İl Başkanı uyardı: Tuzak var!

Vatan Partisi İl Başkanı Yalçın Arslan, İdlib'te meydana gelen hain saldırı sonrası bir açıklama yaptı. Aslan açıklamasında, Türkiye'nin içine çekilmeye çalışılan tuzağa dikkat çekti.

Vatan Partisi İl Başkanlığı’nda bugün ülke gündemine dair basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasında Vatan Partisi Merkez Yürütme Kurulu’nun oy birliğiyle almış olduğu karara ilişkin bilgi verildi. Kararda ülke gündemine dair birçok konu yer alırken İdlib’te devam eden TSK’nın operasyonları hakkında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin izlemesi gereken yollarla ilgili bilgi verildi. Açıklamaya İl Başkanı Yalçın Arslan’ın yanı sıra, Tijen Arslan, Vedat Olguntürk, Emine Olguntürk, Nazmi Damarlı, Ali Tanrıkulu ve Kemal Bayraktar katıldı. Vatan Partisi Kocaeli İl Başkanı Yalçın Arslan’ın gerçekleştirdiği açıklamalar şu şekilde;  

“HER CEPHEDE TEPEMİZE BİNMEYİ PLANLIYORLAR”
Türkiye ile Suriye arasındaki gerginlik kaygı verici boyutlardadır. Türkiye ile birlikte Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan tuzağa itiliyor. Yalnız Türkiye değil, komşularımız Suriye, Irak, İran ve Rusya da cidd, tehditlerle karşı karşıyadır. Tuzak, onlar için de tuzaktır. Tuzağı kuranlar, ABD ve İsrail yönetimleridir. Türkiye’yi Suriye devleti ile savaşa kışkırtanlar, onlardır. Türkiye’deki Atlantikçi güçler de ABD-İsrail planları içinde roller üstlenmiş bulunuyorlar. Suriye devletine karşı savaş başlatmak, Tuzağa atılan adım olur. ABD ve İsrail yönetimleri, Türkiye’yi ve Tayyip Erdoğan hükümetini içte ve dışta yalnızlaştırıp her cephede tepemize binmeyi planlıyorlar. Suriye ile savaş, Türkiye’yi stratejik müttefikleri Rusya, İran ve Irak’tan, dahası Çin Halk Cumhuriyeti’nden uzaklaştırır ve yalnızlaştırır. Ayrıca Türkiye’nin iç cephesinde ayrılıklar ve kargaşalıklar yaratır. Tuzağın boyutları, tuzağın çapı, İdlib ya da Suriye ile sınırlı değildir. Kıbrıs ve Libya’sıyla Doğu Akdeniz’den Fırat’ın doğusuna kadar yayılan büyük bir tuzak var. Yalnızlaştırılan Türkiye, bu geniş coğrafyada birden fazla cephede sıcak tehditlerle karşılaşma tehlikesiyle yüz yüze gelir. Fransız uçak gemisi Güney Kıbrıs’ın Limasol limanındadır. İç cepheyi bölmek amacıyla tezgâhlanan fitne ve fesadı bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.  

“GİZLİ ANLAŞMA İMZALADIĞINI İTİRAF EDENLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türk Ordusu arasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ”Kemalistler” arasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Millî Savunma Bakanı arasında anlaşmazlıklar kışkırtma girişimi belgelenmiştir. 4. Rand Corporation Damgalı “Demokratik Muhalefet” Yine bu gölge CIA raporu, “Demokratik Muhalefet” başlığı altında topladığı güçleri yeni iktidar planına yönlendirme girişimini de çekinmeden ilan etmiştir. CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’nun kaleme aldığı ve önsözünü CHP Genel Başkanının yazdığı, CHP Meclis Grubunda onaylanan ‘Anayasa Yetkisi Devredilemez’ başlıklı Anayasa Taslağı da, ‘Demokratik Muhalefeti birleştirme’ planının nerelere uzandığını sergiliyor. ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 Mart 2003 günü ‘2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma’ imzaladığını itiraf eden Abdullah Gül ile Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu “Demokratik Muhalefet” mevzisine girmiş bulunuyorlar. Atlantik güçleri, HDP’nin 23 Şubat 2020 günü toplanan kongresinden sonra “Demokratik Muhalefet”in PKK ayağını yaldızlamak için umutsuz bir gayret içine girdiler. Tayyip Erdoğan Hükümetinin 24 Temmuz 2015 tarihinde aldığı Vatan Savaşını başlatma kararından sonra, Türk Devleti, Türk Ordusu ve Türk Milletinin birliği sayesinde ülkemizin güvenliği yolunda büyük başarılar kazandık. PKK’nın hendeklere gömülmesi, 15-16 Temmuz Gladyo Darbesinin bastırılması, arkasından Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları, haklı zeminde, doğru hedeflere vuran, doğru mevzilenmenin başarılarıdır.  

“NATO’NUN GERÇEK KİMLİĞİNİ TANIDI”
Hedefte ABD’nin üzerimize sürdüğü PKK ve FETÖ terör örgütleri vardı. Türkiye, bu haklı mücadelesinde İran, Rusya, Irak ve Libya, hatta Çin gibi dostları keşfetti, stratejik ittifaklar oluşturdu. Türkiye, bu süreçte ekonomi dâhil her cephede ABD ve İsrail’in tertip ve tehditleriyle yüz yüze geldi, NATO’nun gerçek kimliğini tanıdı. Bu tehditler karşısında Tayyip Erdoğan Hükümeti, tarihsel ve stratejik bir kararla “Yeniden Asya Açılımı”nı başlattı. 6. Hedef Saptırma Bu koşullarda Suriye’ye karşı savaş kışkırtması, bütünüyle Atlantik cephesinin hamlesidir. Şu anda Türkiyemizin ve Tayyip Erdoğan yönetiminin yalnızlaştırılmasını amaçlayan bir planla karşı karşıyayız. ABD ve İsrail’den Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Suudi Arabistan’a kadar bütün Atlantik güçleri pusuda beklemektedir. 2014 Baharında Silivri Duvarını yıkmamızdan bu yana ABD güdümlü PKK ve FETÖ terör örgütlerini hedef alan Türkiye, şimdi hedef sapması dayatan bir planı boşa çıkarmak durumundadır. Hedef saptırmanın adı, Suriye’ye karşı savaştır. Türkiye, eğer kışkırtmalara teslim olursa, yalnız Suriye ve Irak’ta değil, Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya ve Trakya’da karadan, denizden ve havadan kapsamlı tehditlere karşı koymak durumunda kalacaktır. 9. Uyarı Çalışmasında Başarı Mevzisi ABD ve İsrail kökenli tuzağa karşı uyarı çalışmaları, Türkiye’nin vatanseverlik mevzisinden yürütülürse başarılı olur. Bu açıdan “Aynı Gemideyiz” stratejisi, bugün çok daha güncel ve çok daha geçerlidir. HDP/PKK ve FETÖ ile el ele vererek sahte “Barış” sloganlarıyla yürütülen kampanyalara katılmak, Türkiye’nin yenilmesini isteyenlerin safına girmek anlamını taşıyor. Sahte barışçılar, 15-16 Temmuzda olduğu gibi ABD’nin Türkiye’ye karşı savaşının işbirlikçileri konumundalar. Onlar, Suriye ile barış istemiyorlar, fakat Suriye ile savaşın pususuna yatmışlardır.    

“FARKLI CEPHELERDE, FARKLI DÜŞMANLARLA DANS EDEREK DOST KAZANILMAZ”
Bütünsel Strateji Bugün kimilerinin ‘Denge politikası’ adı altında ileri sürdüğü farklı alanlarda farklı devletlerle işbirliği politikası, çözüm değildir, yenilgiye davettir. Osmanlı Devleti’nin çöküş döneminde büyük devletleri büyük devletlerle dengeleme politikası, bir çare olmadığı gibi sancılı çözülmenin aleti olmuştur. Birinci Cihan Savaşı’nda Almanya ile ittifak kurmasaydık, İngiliz, Fransız emperyalistlerine ve Çarlık Rusya’sına karşı Galiçya’dan Çanakkale’ye, Kafkaslar’dan Süveyş’e kadar binlerce kilometrelik cephelerde direnemezdik. Cepheleşmenin sertleştiği koşullarda millî güçler, nesnel gerçeklere dayanan ittifaklar oluşturarak vatanı savunmuşlardır ve savunabilirler. Şu anda Fransız donanmasının da katılımıyla ve Suudi Arabistan’ın PKK’ya silah ve para vermesiyle büyüyen bir cepheyle karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. Bu durum, Türkiye’nin savunma ve üretim cephesini de belirliyor. Düşmanı ve dostu tanımlamanın biricik yolu, Türkiye’ye yönelen tehdidi bütün gerçekliğiyle saptamaktır ve bütünsel bir strateji izlemektir. Karadeniz ve Akdeniz’den Umman Denizi’ne Kadar Tek Cephe Türkiye, Karadeniz’de Türk akımını engellemeyi kararlaştıran ABD + Ukrayna tehdidiyle, Ege’de ve Doğu Akdeniz’de ABD, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa silahlı ortaklığıyla, Fırat’ın batısında ve doğusunda ABD’nin ve İsrail’in üzerimize sürdüğü terör örgütleriyle, Kudüs’te ve İran-Arap Körfezi’nde ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’la karşı karşıyadır. Farklı cephelerde farklı dostlar ve düşmanlar olmaz. Farklı cephelerde farklı düşmanlarla dans ederek dost kazanılmaz, ancak güvensizlik yaratılır.  

“ATLANTİK’E DÖNMEK, BOĞULMAYA VE PARÇALANMAYA DÖNMEKTİR”
Batısızlık olgusu En son Münih Güvenlik Konferansı’na ‘Westlessness’ (Batısızlık) başlığını koyan, batının kendisidir. Batı emperyalizmi, insanlığın hiçbir sorununu çözmüyor ve çözemez, çünkü bütün küresel sorunların kaynağıdır. Batı ile ilişkilerimize gelince, Atlantik sistemi, Türkiye’yi borç batağına itti ve parçalanma tehdidiyle karşı karşıya bıraktı. Yeniden Asya Açılımı, bugün birinci ticaret ortağımız Rusya, ikinci ticaret ortağımız Çin ve üçüncü ticaret ortağımız Almanya. Enerji güvenliğimiz, komşularımız İran, Rusya, Irak ve Suriye’dedir, başka deyişle Batı Asya’dadır. Türk Cumhuriyetleriyle dayanışma olanakları, yine Asya zeminindedir. Türkiye ekonomisi Avrasya ile bütünleşiyor. Üretim Ekonomisini inşa iklimi Asya’da. Üretim ekonomisinin inşası ve güvenliğimiz Avrasya’da buluşuyor. Güvenliğimiz Batı Asya ve Avrasya dostluğunda. Bu nedenlerle Avrasya’dan Atlantik’e geri dönüş yolu kapalıdır. Türkiye’nin “Yeniden Asya Açılımı”, dalgalanmalara göre değişmez, stratejiktir. Türkiye, Avrasya eksenindedir ve gelgitlere göre eksen değiştirmez. Çünkü Avrasya Açılımı, Türkiye’nin yaşama ve gelişme alanına açılımdır. Atlantik’e dönmek, boğulmaya ve parçalanmaya dönmektir. ABD ile ilişkilerimizin normalleşmesi için biricik çare, Türkiye’nin Avrasya’daki başı dik, üretici ve güvenli konumuna yerleşmesidir. Türkiye ABD-İsrail tuzağına düşmeyecek Türkiye’nin önü açıktır. Türkiye, ABD-İsrail tuzağına düşmeyecektir. Bu konuda Cumhurbaşkanımızın dirayetli davranacağına güveniyoruz. Biz Vatan Partisi olarak, üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekte kararlıyız. Devletimizin yöneticilerini ve milletimizin bütün güçlerini uyarıyoruz. Herkesi ABD-İsrail tertiplerine karşı birliğe, devlet aklına ve kararlılığa çağırıyoruz.”